DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, TBMM Genel Kurul’da görüşülecek olan 8. Yargı Paketi’ni eleştirdi. Koçyiğit, “8. yargı paketini getirirken ağdalı laflar edildi. Bu paketin içerisinde AYM’nin iptal ettiği bütün maddeler neredeyse farklı cümlelerde ifade edilerek paketin içerisine yedirildiğini görüyoruz. Aslında Meclis şu anda Anayasasızlığa alet edilmiş oluyor. Bugün yargı darbesi meclis eliyle devam ettirilmeye çalışılıyor” dedi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, 41 maddelik 8. Yargı Paketi’nin TBMM Genel Kurul’a geleceğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Pratikte 8 yargı paketi Meclis’e getirildi. AKP paket paket götürdü. Her gelen paket bedenden et koparırcasına aslında hak ve adaletten bir parçanın yok edilmesine yol açtı diyebiliriz. Aslında temel haklarımız askıya alındı, temel haklarımız yok sayıldı. O nedenle buna reform demenin kendisi trajikomik bir durum. Çünkü reformlar halk yararına yapılır, özgürlüğü, adaleti geliştirmek için yapılır.
“YARGI DARBESİ MECLİS ELİYLE DEVAM ETTİRİLİYOR”
8. yargı paketini getirirken ağdalı laflar edildi. Bu paketin içerisinde AYM’nin iptal ettiği bütün maddeler neredeyse farklı cümlelerde ifade edilerek paketin içerisine yedirildiğini görüyoruz. Aslında Meclis şu anda Anayasasızlığa alet edilmiş oluyor. Bugün yargı darbesi meclis eliyle devam ettirilmeye çalışılıyor. AKP bu yargı paketini getirerek aslında AYM’yi tanımadığını, AYM’nin ‘Şu maddelerde düzenleme yapın’ demesine rağmen o maddelerde ısrar ettiğini görüyoruz.
“ANAYASAL HAKLARINI KULLANANLAR…”
220’ye 6. madde, yani örgüte üye olmamak için örgüt adına suç işleme. Bu düzenlemeyi ne zaman getirmişlerdi. Zamanın cemaatçileri yargıda da etkinken beraber yol yürüdüklerinde bu düzenlemeleri getirdiler. AKP, şu anda cemaatin aklıyla yol yürüyor. Aslında bu maddede şunu görüyoruz. Toplumun en temel haklarının askıya alınmasının maddesi olduğunu ifade edebiliriz. Basın toplantısına katılmaktan, yürüyüş yapmaya Anayasal bütün haklarını kullanan kişiler AKP’nin hoşuna gitmediği zaman sanık sıfatıyla kendilerini adliye salonlarında buluyorlar. Bunun üzerinden demokratik siyaset dizayn ediliyor.
“KAYYıMLARIN YARGI ZIRHIYLA KORUNDUKLARINI GÖRÜYORUZ”
Bütün bu düzenlemeye baktığımız zaman bu düzenlemenin toplum yararına olmadığını ifade edelim. Paketin içerisinde önemli bir düzenleme daha var. Onu da özellikle truva atı gibi gizlemişler. Sayılan suçlarda bir şirketin faaliyetleri içerisinde işlendiğine dair yargısal bir süreç başlatıldığında şirkete TMSF tarafından yönetici atanabilecek. Bu yöneticiler fon yönetimince atanan kayyumlara, Anayasa’ya hukukun temel ilkelerine aykırılıkta tam sorumsuzluk zırhıyla kuşanmış oluyorlar. Cemaatin birçok şirketine de kayyum atandı. Kayumların yaptığı işlemlerin korunduğunu görüyoruz. Bir şirket o suçtan beraat etmiş olsa bile döndüğünde mal varlığını harcamış, kayyumun hepsi mal varlığını tasviye etmiş olsa bile bunlara yönelik bir soruşturma ve kovuşturma açılmadığını tam bir yargı zırhıyla korunduklarını, neredeyse bir dokunulmazlar haline getirildiklerini görüyoruz.
“MEHMET UÇUM BİR ÖYLE, BİR BÖYLE”
Bir şeyi daha konuşmamız gerekiyor. Sarayda oturup sabah akşam yargı fetvası veren Mehmet Uçum’u konuşmak gerekiyor. Mehmet Uçum bir öyle bir böyle. Geçmişte ne söylemiş, ‘Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar herkesin kabul edeceği kararıdır.’ Şimdi bütün Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını kesinlikle hukuksal olarak doğru olmadığını yargısal aktivizm yaptığını söylüyor. Sayın Mehmet Uçum’a seslenelim, vallahi Erdoğan’ın danışmanı oldun. Sarayın hukuk manipülatörü oldun, ülkeyi çöküşe götüren yargı darbesinin baş aktörü oldun ama bir tek hukukçu olamadın. Bugün AYM kararlarının tartışmaya açılmasında sarayın hukuk biriminin ve Mehmet Uçum’un özel rolüne dikkati çekmek istiyorum. Haksız ve hukuksuz karar olan Can Atalay kararının vekiliğinin düşürülmesini de bu Meclis’te gerçekleştirilmesinde de bu yargısal darbeyi derinleştiren önemli bir başlık olduğunu da ifade etmek isiyorum.”