Vanuatu’nun Açtığı Dünyanın En Büyük İklim Davası Lahey’de Başladı
Yusuf Özkan
BBC Türkçe
Pasifik Okyanusu’ndaki küçük ada ülkesi Vanuatu, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divan’nda dünyanın en büyük iklim davasını açtı.
Bu dava, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi ülkelerin iklim değişikliği konusundaki yasal yükümlülüklerine ilişkin hukuki bir çerçeve oluşturulması için oldukça önemlidir.
Küçük bir ada devleti tarafından açılan bu dava, geniş çapta yankı uyandırdı.
Davaya 100’e yakın ülke ve birçok kuruluş katılmak için yazılı beyanda bulundu.
Davanın Önemi
Bu dava, Uluslararası Adalet Divanı’nın 80 yıllık tarihinde bir ilk olma özelliğini taşımaktadır.
Daha önce Lahey’deki mahkeme, bu kadar yüksek sayıda tanığın dinlendiği bir davaya şahit olmamıştı.
Dolayısıyla, bu dava dünya genelinde şimdiye kadar açılan en büyük iklim davasıdır.
Pazartesi günü Hollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’nda başlayan davada, iki hafta süresince ülkeler ve uluslararası kuruluşlar dinlenecekler.
Uluslararası Adalet Divanı’nın 15 üyesi, gelecek nesilleri felaket boyutundaki iklim değişikliğinden korumak için BM üyesi ülkelerin uluslararası hukuk açısından yükümlülüklerini değerlendirecekler.
Uluslararası mahkeme, yüksek karbondioksit emisyonuna sebep olan ülkelerin gerekli tedbirleri almaması durumunda karşılaşacakları yasal yaptırımları da ele alacaktır.
Davanın gündeminde, Vanuatu gibi tehdit altındaki ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerinden korunması için atılacak adımlar da bulunmaktadır.
Davanın Arkasındaki Üniversite Öğrencileri
Güney Pasifik’te 320 bin kişinin yaşadığı 83 adadan oluşan Vanuatu, küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en fazla hisseden ülkelerden biridir.
Son on yılda küresel ısınmaya bağlı deniz seviyesi dünya genelinde ortalama 4,3 santimetre yükselirken, bu artış Vanuatu’nun bulunduğu bölgede daha belirgindir.
Ülkenin başkenti Port Vila’daki Güney Pasifik Üniversitesi’nden bir grup hukuk fakültesi öğrencisi, yaklaşık beş yıl önce iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine dikkat çekmek amacıyla harekete geçti.
Üniversite öğrencilerinin, konuyu Uluslararası Adalet Divanı’na taşıma önerisi, Vanuatu hükümeti tarafından da kabul gördü.
Zengin ülkelerin neden olduğu karbondioksit salınımının, küçük ülkelerin sırtına yıkılmasını eleştiren Vanuatu, konuyu BM Genel Kurulu’na taşıdı.
Vanuatu’nun İlerlediği Görüşler
Vanuatu’ya göre, dünya genelindeki karbondioksit salınımının sadece yüzde 0,0001’ine sahip olmalarına rağmen, zengin ülkelerin sera gazı salınımı nedeniyle Vanuatu yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Vanuatu’nun iklim elçisi olan Ralph Regenvanu, iklim değişikliğinin mevcut hızıyla devam etmesi durumunda, ülkelerinin 50 yıl sonra yaşanmaz hale geleceğini ifade etmiştir.
Vanuatu hükümetine göre, sorunun kaynağı onlar değildir. Bu sebeple, yüksek miktarlarda sera gazı salınımına neden olan ülkelerin artık buna son vermesi gerekmektedir.
Aynı zamanda eski Vanuatu İklim Bakanı olan Regenvanu, “İklim değişikliği ve hızla yükselen deniz suyu seviyesi konusunda bir şeyler yapılmazsa, ülkemiz, geçim kaynaklarımız, kültürümüz ve insan haklarımız yok olacak” şeklinde konuşmuştur.
BM Genel Kurulu, Vanuatu’nun görüşlerini haklı bulmuş ve başvuruyu geçen yıl, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na göndermiştir.
Dava Sonuçları
Uluslararası Adalet Divanı’nın kararının, gelecek yılın ortalarına kadar açıklanması beklenmektedir. Mahkeme kararı tavsiye niteliğinde olup, yasal olarak bağlayıcı değildir.
Ancak mahkeme, yüksek oranda sera gazı salınımı yapan ülkelerin bunu sınırlamaları gerektiği yönünde bir karar alırsa, bunun küresel çapta önemli sonuçları olacaktır.
Bu kararın çevre ve iklim değişikliği konularında yeni davaları tetikleyeceği ve hükümetleri daha fazla adım atmaya zorlayacağı öngörülmektedir.
Hukukçulara göre, Uluslararası Adalet Divanı’nın kararı, çevre kirliliğine yol açan ülkelere ve şirketlere daha sıkı yaptırımlar uygulanmasının önünü açabilir.
Vanuatulu hukuk ekibine liderlik yapan Hollandalı uluslararası kamu hukuku uzmanı Margaretha Wewerinke-Singh, Adalet Divanı’nın, “iklim hasarının yasa dışı olduğunu” onaylamasını umduklarını dile getirmiştir.
Hollandalı hukukçuya göre, yüksek seviyede kirlilik yapan ülkeler, Paris İklim Anlaşması ile her şeyin düzeldiğine inanmaktadır. Ancak durumun böyle olmadığını belirtmektedir.
Çevrenin korunması ve tahribata yol açan ülkelerin sorumluluğu, geleneksel hukukun kapsamındadır. Bu nedenle davanın sonucunun büyük bir önemi bulunmaktadır.