“And Then We Danced/Ve Sonra Dans Ettik” filmi dört sene önce İsveç’in En İyi Uluslararası Film kategorisinde temsilcisi olmuştu. Filmin senarist ve yönetmeni Levan Akın’ın tanınırlığı da bu yapımla başlamıştı. Akın, İsveç vatandaşı olsa da Gürcü kökenli ve akrabalıkları bizim Karadeniz’e kadar uzanıyor. Yani Türkiye ile derin bağları da olan bir sinemacı. Yeni filmi “Crossing/Geçiş”i İstanbul’da çekmesi de sürpriz olmuyor dolayısıyla.
“Geçiş”, Gürcü emekli öğretmen Lia’yı takip ediyor. Kayıp yeğeni Tekla’nın İstanbul’a gittiğini öğrenince, şehri ve Türkçeyi bildiğini iddia eden genç Achi ile birlikte yola çıkıyor. Film boyunca Lia’nın yeğenini bulup bulamayacağı da İstanbul’da kalıp kalmayacağı da belirsizliğini koruyor.
“Geçiş”, Gürcüce ve Türkçenin cinsiyetsiz (yani öznenin kadın-erkek olarak ayrılmadığı) diller olduğu yazısıyla başlıyor. Akın, önceki filminde olduğu gibi diğer ya da öteki diye görmezden gelinenlere doğrultuyor kamerasını. Tıpkı Atıf Yılmaz’ın “Gece, Melek ve Bizim Çocuklar”ında yaptığı gibi… Ama içeriden değil de dışarıdan bakıyor çoğunlukla… Özellikle de başlardaki İstanbul’u tasvir kısmında. Batıdan İstanbul nasıl görünüyor gibi… Avukat Evrim ile paralel akan hikâye ise seyirciye alışıldık bir hamle yapacakmış gibi sinyal veriyor ama klişelere teslim olmuyor, tersine merak duygusunu diri tutuyor. Senaryonun kalanında ise yeni bir bakış açısı ya da farklı bir yorum getirilmiyor filmde. Daha çok İstanbul fonunda Lia’nın kendisiyle hesaplaşıp önyargılarını kırması önceliklendiriliyor.
Duygusal bir film “Geçiş”, aynı zamanda güçlüklere rağmen umudu ve dayanışmayı da öne çıkarıyor. Karakteristik yüzüyle Mzia Arabuli, Lucas Kankava ve Deniz Dumanlı’nın performansları da seyirci üzerindeki etkiyi güçlendiriyor.
TV’den çıkan kötülük
Buluntu film tarzını sevenlere hitap eden bir korku filmi “Late Night with the Devil/Şeytanla Bir Gece”. 1977’de Cadılar Bayramı’nda Gece Baykuşları adlı talk show’da yaşananları anlatıyor. Reytingleri düşen Gece Baykuşları adlı şovun gidişatını değiştirmek isteyen Jack Delroy, eşi benzeri olmayan bir Cadılar Bayramı özel etkinliği planlar ama kötülüğü, Amerika’nın oturma odalarına salmak üzere olduğundan habersizdir.